Bayern Münih ile oynanan iki maçı da Galatasaray kaybetti diye tabii üzüldük. Ama iki karşılaşmada da dünyanın en iyi üç takımından birine kök söktürülmesi de beni mutlu etti. Kolay mı, 75 bin taraftarın önünde Almanların ayağını titreteceksin. Okan hoca bunu başardı. Kesinlikle çekinmedi, ‘Ben de Bayern gibi büyük takımım’ diyerek hep galibiyeti düşündü. Bütün dünyanın saygısını kazandı. Başka bir teknik adam olsa Bavyera ekibine defansı, orta sahası ve hücumcularıyla bu kadar baskı yapmaya cesaret edemez.
İki takım arasında çok kalite farkı olduğu bir gerçek. Zaha, Kerem Aktürkoğlu, Ziyech, Icardi yüzde 100 hazır olsalardı, inanın bu iki maçın en az birini sarı-kırmızılılar kazanırdı. Okan Buruk’un yapacağı fazla bir şey yoktu. Acemi hakem ikinci sarı karttan Davies’i atmalıydı. Korktu. Hazır bir Icardi karşı karşıya kaldığı pozisyonda gol atabilirdi. Zaha iyi niyetle mücadele ediyor ama önüne gelen yüzde yüz gollük bir topa da gol vuruşunu yapabilmeli.
Kerem Aktürkoğlu da çok iyi niyetli ama iyi niyet yetmiyor. Rakibin dünyanın en iyi takımlarından bir tanesi, sana boş alan bırakmıyor. Çalım atmana müsaade etmiyor. Kerem de bu şartlar altında etkisiz oluyor. Yapacak bir şey yok. Bütün futbolcuları kutlamak lazım. Varlarını, yoklarını sahaya koydular. Dilerim bundan sonra Bayern Münih, Manchester United maçını da kazanır, hiç olmazsa Cim-Bom’un grubu ikinci bitirmesine çomak sokmaz.
Top bundan sonra yine sarı-kırmızılılarda. Manchester United maçının lamı cimi yok. Ali Sami Yen’de bu maçı kazanmak mecburiyetinde. Bayern Münih de Kopenhag’ı yenerse, son maçta Danimarka ekibi ile berabere bile kalsa Galatasaray ikinci tura çıkabiliyor. O zamana kadar dilerim Zaha da, Ziyech de performanslarını biraz daha yukarı çekerler. Bu iki futbolcu da arkalarında oynayan iki beke yeterince katkı vermiyorlar. Boey olağanüstü bir futbolcu olduğu için, Ziyech’in eksiklerini kapatabiliyor. Ama Zaha, Angelino’ya yeterince yardım etmediği için de Galatasaray’ın sol tarafı otoban gibi oluyor. Orayı Angelino’nun tek başına kapaması mümkün değil. Zaha’nın bundan sonra oynanacak iki maçta da mutlaka hücum kadar defansif yönünü de ortaya koyması gerekir.
İnanın hiç tedirgin değilim. Okan Buruk’a da, futbolculara da çok güveniyorum. Yeter ki hata yapmasınlar. Nelsson’un topu göğsüyle rakibin önüne doğru vermesi gibi! Nelsson tabii ki hata yapacak ama bakın bir hata Bayern karşısında en azından berabere bitireceğin bir maçı mağlubiyetle kapamana sebep oldu.
Anladığım kadarıyla Nelsson’un psikolojisi bozuk. O da hata yapmak istemiyor. Ancak Sanchez’in mükemmel bir performans ortaya koyması, defansta takımın jokeri olması, Danimarkalı futbolcuyu iyice dağıtmış. Herhalde Okan hoca bundan sonraki karşılaşmalarda Nelsson’u oyuna sokacaksa 40 kere düşünür öyle sokar.
Avcı, Trabzonspor’u toparlıyor
Tabii ki iyi futbol, kaliteli futbolcularla oynanıyor. Ama bu futbolcuların da kalitesini, yüreğini sahaya koymalarını hoca sağlıyor. Bjelica, Trabzon’a uyum sağlayamadı. Herhalde futbolcularla da diyaloğu iyi değildi. Başkan Ertuğrul Doğan hiç tereddüt etmeden Hırvat hocayı gönderdi, Abdullah Avcı’yı getirdi. O kadar doğru bir karar verdi ki, bunu Fenerbahçe maçında gördük.
Kadıköy’de bugüne kadar oynadığı bütün maçları kazanan Fenerbahçe’yi yenmek kolay değil. Yenmeyi de geçtim, Trabzonsporlu futbolcuların ortaya koyduğu o ruh, mücadele hırsı tamamen Avcı’nın eseridir.
Onuachu için ‘bu ne biçim futbolcu, yanlış transfer, bundan santrfor olmaz’ diyorduk. Fenerbahçe maçında öyle bir patlama yaptı ki, tek başına sarı-lacivertlileri hırpaladı. Nicolas Pepe, Abdullah Avcı ile beraber içinden başka bir Pepe çıkardı. Abdülkadir Ömür, Berat, Uğurcan, bütün futbolcular olağanüstü mesuliyet aldılar. Demek ki Trabzonspor sezona Avcı ile başlasaydı, şu an ligin tepelerinde bir yerde olurdu. Bordo-mavililer üç haftada her takımın korkacağı, çekineceği bir takım haline geldi.